Dünyanayı gezegen ve enerji hattı olarak tek başına evrenin kök çakrası olarak düşünsek güzel bir noktaya değinmiş oluruz.
Yaratıcının tezahürünü deneyimlediğimiz bu sistemde zannetmeyin ki uzay boşluğunda savruluyoruz.
Yaratıcı kaynağın çok büyük planının birer parçasıyız hepimiz.Tezahürünün kendini var ettiği Dünya gezegeni aslında evrenin işleyişinin miyatür bir örneğidir. Yaratım her zaman bir zemin üzerine oturtulmalıdır.
Eskiden atalarımız “Dünya boğanın boynuzları arasındadır veya üstündedir.” Derken bildikleri bişeyler vardı. Her ne kadar Dünya gezegenindeki ölüm yaşam döngüsünü deneyimlesek ve günümüz yaşam standartları bizlere korku enerjisi pompalamaya çalışsada şunu bilmeliyiz ki dünya bu senaryoları çok defa deneyimledi. Farklı ışık boyutlarından gelecek olan manevi ve spiritüel desteklerin her zaman var olduğunu bilmeliyiz. Başı boş bırakılmış veya çöpe atılmış ,cennetten kovulmuş değilsin .
Her yüzyılda binlerce peygamber bu dünyaya bilgiyi yaymak ve aktarmak adına görevli olarak geldi.
Bize sunulanın ardındakini anlamak ve hissetmek gibi bir yetimiz var.Aynı zamanda bir diğer insanın kaybını, acılarını ve güzel duygularını hissetmek üzerine de kurulu ruhsal alt yapıya sahibiz.
Malum kurban bayramı yaklaşırken gerek Dini Metinlerdeki gerek farklı kültürlerdeki Kurban alegorisini Mesih üzerinden anlatmak istedim.
Kurban alegorisinde aslında içimizdeki ego temelli güç ve tutsaklık yaratan arzuların öldürülmesi tanrıya aranması içindi. İnsan varoldu olalı Güç ,ego ve tutsaklık yaratan arzular temeldeki problemi işaret ediyor. (Freud bunu çok iyi biliyordu ki “Cinsellik ve Saldırganlığın” temel tezini oluşturdu.)
Yani Kurban edilen şeyin insanın kendi nefsi ve esir duygularının terki üzerine bir sembol dili kullanıldı.
Kurban bilincinde 2 senaryo açığa çıkar.
Acı ve ızdırap duyma
Ağrı duyma
Ağrı duymak bu Dünyanın gerçeğidir.Ağrıyan şey iyileşebilir ve umut vadeder.
Acı duymak ise o konunun içinde insanı güçsüz kılar.Aksine derin bir ızdırap duygusu açığa çıkar ki burada iyileşme yoktur.Burada mevcut senaryodan şikayet etme ve reddetme vardır.Hatta acıdan beslenme yatar.
Mesih sizce çarmıha gerileceğini bilmiyor muydu ?
Sizce insanlığa nasıl bir mesaj bıraktı?
“Tanrı kuzusu” söylemi ona atfedildi.Çünkü o kendini kurban etti .Bizde mevcut hikayesine acı duyduk.
Anladığımız şeyin ve -halen devam eden şekliyle - onun anlatmak istediği şey olduğunu düşünmüyorum.
O çok büyük bir devrimci idi. Adeta çarmıha gerilimli bir manifest niteliğinde.
Hayatının bir döneminde kendini tanrıya adanacak kurban gibi görmüş olabilir. Fakat o bilinci ile yaratıcısına yükselmedi.
Önce yükseldi sonra çarmıha gerildi. Hatırlatırım ki ölüleri dirilttiğini dair şahitleri var o dönem için .Hoş söylemle ölü dirilten birisi ölümsüzlüğün bilgisini bilip o kapıdan geçebilen ve geçtiği gibi geri dönen bir kişiyle muhatabız.
Dediniz ki :
Yeterince acı duyar ve kendimi kurban bilincine sokarsam ,fedakar olursam ,kaybettiğim şeylerden ızdırap duyarsam affedilirim.
Ve böylelikle ödülümü alırım.
Mesih dedi ki:
“Siz fedakarlığı ölüm ile ilişkilendirdiniz. Acı ve yas ile sonsuz olana ulaştığınızı ,kaybederek yükseldiğinizi düşünüyorsunuz.”
Mesih aslında hem bedensel hem ruhsal acı duyma ve kayıp yaşama modellerinin çoktan aşılması vasıtasıyla yükseleceğimizi.Hatta rivayet o ki aslında çarmıha gerilenin o olmadığını ona ihanet eden 13.havari olduğu söylenir.
Anlaşılıyor ki aslında “ mesih ölmedim” diyor ölen kısım onun karşısındaki manipülatörü yani bu da kendi içindeki negatif yaratım alanın ölüşü demektir .
Kendisinin acı çekmediğini ve o alandan beslenmediğini anlamamız şart.
Diğer taraftan aslında 13.havarinin bana kalırsa insan boyutundaki tüm insanların mevcut algılama kapasitesindeki bilgi yanlışlığına dair bir manifest .
Demem o ki mesih acıdan haz duymak için ölmedi. O, Ölümün imkansızlığının olma halini olup ,yas ve acı kaybın aslında tanrısal hazdan daha önemli olmadığının antitezidir.
Comments